İnsan içinde ne çok anı tutuyor değil mi?
Bizim Mina'mız ne peki? Neresi? İsmail'imiz kim? Kime faydamız var? Kimlerle yoldaşlık ediyoruz? Kimiz?
Biz birbirimizden farklı mıyız beyler? Farklı olduğumuzu mu sanıyoruz yoksa? Bu evler birbirinden farklı mı peki? Bu sokaklar? Bu geceler farklı mı? Allah aşkına bir bakın ya ne kadar farklıyız değil mi? Seri üretilmiş bir robotun arkasındaki numaraların farklılığı kadar farkımız var!
Bir getto veya bir komün değil bir dünyadan bahsediyoruz coğrafi etkenler binlerce yıllık gelenekler toplulukların kendi birikimleri değerleri ve savları merhemler destanlar türküler...
Bunların yaşatılması için verilen olanca gayretin esası şudur; her biri birbirine benzeyen robotlar olmamalıdır insanoğlu. Aynı kıyafetler aynı müzikler aynı istekler aynı hevesler aynı üzüntüler aynı duruşlar ve aynı ölümleri yaşamamalıdır. Aynı şekilde doğum günlerini kutlayan evlenen çalışan okuyan şarkı söyleyip enstrüman çalan bir yığın gibi yaşayan ve bir koyun gibi sayılanlar olmamalı...
Eğer on dört yaşındaki bir çocuğun gözlerinin içine bakıp geleceğini tahayyül edebiliyorsanız ve bu kaderin menfi yanlarına üstünkörü of çekip elinizi taşın altına atmaktan imtina ediyorsanız bir sorun var demektir. Hem de ciddi bir sorun!