Bir evin bir kızı değilim ama bir evin üç kızının en küçükleriyim. Bu sebeple küçük numara olmanın avantajını sonuna kadar kullanmaktan geri durmadım. Hep masallarla uyutulacağımı sivri topuklu ayakkabılarım ve bir hukuk bürosunda pembe renkli tatlı dosyalarımla bir hayat süreceğimi düşündüm. Atlı arabam balkabağına da dönüşecekti dönüşmüştü de. Fakat damarlarımda akan asil kanın ışıl ışıl bir soya dayandığına dair olan inancım beni yıldırmayacaktı. Güzel arkadaşlarım size üzerimdeki prenses elbisesine nasıl çamur bulaştırmadan yürümeye çalıştığımı birçok kere tökezlediğimi binbir özenle yaptığım saçlarımın nasıl dağıldığını bile anlatacağım. Bir şairle adaş olan kendisi başlı başına mısraları andıran adamdan da söz edeceğim. Nasıl zehirli ama en parlak ve en görkemli okla vurulduğumdan... Nasıl ağlanacak hâlime güldüğümden Kraliyet kurallarını içimden tekrar ettiğimden giyim kuşam zevkinden adab-ı muaşeretten ve kas-yağ oranından... Sahi ayakkabımın tekini düşürerek masal kahramanına dönüşmüş sayılır mıyım?