Osmanlı'nın dili ve edebiyatı aynı zamanda bir büyük medeniyet ve köklü bir devlet geleneğinin ürünüdür. Devletin kuruluş yılları öncesinden başlayıp tarih sahnesinden çekilişine değin geçen yaklaşık yedi asırlık bir dönemde yaşatıldığı geniş coğrafyanın insan ve hayatla ilgili hemen her şeyini konu edinen ve işleyen bu edebiyat sınırlı biçimsel özelliklerinin yanında âdeta sınırsız bir içerik zenginliğine sahiptir.
Biz bu edebiyatta özellikle en önemli kolu olan şiirde sadece soyut ve fantastik kurguları değil; aynı zamanda insanımızın inanç ve zihniyet dünyasından gönül dünyasına; sanat kültür ve eğitim hayatından gündelik yaşayışına zaferlerinden yenilgilerine; mutfak kültüründen mimarisine eğlence hayatından matemlerine kısaca doğumdan ölüme dek hayatın hemen her safhası ve alanına ilişkin son derece değerli yaşanmışlıkları bulabilmekteyiz. Dolayısıyla Osmanlı'nın bir bütün hâlinde ve lâyıkıyla öğrenilip tanınmasının yolu aynı zamanda dilinin ve edebiyatının bilinmesinden geçmektedir dersek abartmış olmayız.
Bu bağlamda yapılmış çalışmalara bir nebze olsun katkı sunmak amacıyla hazırlanan Osmanlı'da Dil ve Edebiyat kitabı bir kısmı kongrede bildiri olarak sunulmuş ve yayınlanma aşamasına gelmiş metinlerden bir kısmı ise sahanın uzmanlarınca ve teklif üzerine kaleme alınmış on üç yazıdan oluşmaktadır. Bunların yedisi klasik Türk edebiyatı beşi dil ve biri de Tanzimat sonrası Türk edebiyatı ile ilgilidir.