Hayatın değişik vechelerini yansıtması bakımından edebî türler şiirden nesre çok çeşitlilik gösterir. Her milletin edebiyatında her
medeniyetin mayasında sanat ve edebiyatın insanı ve onun macerası olan hayatı az veya çok yansıttığı bunu yaparken bazen sanatsal yönün öne çıktığı bazen de sanat cephesinin geride kaldığı bilinen bir gerçektir. Böyle olmasında bizzat sanatkârın payı olmasının yanı sıra ele alınan konunun ve sanat gayesinin esaslı rolü bulunur. Bu durum Doğu'da da Batı'da da böyledir. Edebî eserler göz önünde bulundurulduğunda genel bir konu çerçevesinde anlatımların varlığı yanında yine bir konu etrafında özel bir kişiye matuf eserlerin de çokça yazıldığı görülür. Ahlâk-ı Mehmed Paşa isimli eser bizzat Sokullu Mehmed Paşa'nın anlatıldığı tanıtıldığı övüldüğü ve aynı zamanda Paşa'nın işgal ettiği mevki ve makama uygun bir şekilde son derece özenli bir dil ve üslup ile yazılan bir anlamda biyografik bir eser hüviyetindedir. Öyle ki Paşa'yı övmek amacı ile kaleme alınmış bir kasideyi andırır. Neredeyse tek
farkı eserin manzum değil mensur olmasıdır. Öte yandan bu muhtasar risalede manzum parçaların çokluğu da dikkati çekecek derecededir. Müellif ağır bir dille anlattığı konuyu Türkçe Arapça veya Farsça bir mısra beyit kıta veya kısa mesnevi ile hem özetler hem de süsler. Böylece nesrin uzun cümleleriyle sıkılması muhtemel okuyucuyu bundan kurtarır ve eserini daha okunabilir ve anlaşılabilir bir hale yükseltir.