"Kederin ilacı huzurdur" dedi bir ses. Arkamı döndüm istemsizce kimse yoktu. İç sesim olduğunu düşündüm sonra. İç sesim hep böyle oyunlar oynardı bana alışıktım. Okuduğum bir kitaptan bir cümle olmadık zamanda aklıma düşerdi örneğin. Bu da onlardan biri olmalıydı. Ne var ki bu sözü daha önce okumadığımdan ve duymadığımdan emindim. Sanki sesin sahibi dışarıdaymış gibi başımı tekrar yağmurun içine uzatıp karşıya baktım. Gözlerim doğrudan yaşlı adamın penceresine gitti. Pencerenin önünde kimse yoktu. Adam gitmişti. Biraz da hayal kırıklığıyla Potkal bakışlarımı aşağıya indirdim. Karşı apartmanın en alt penceresinde bir çift mavi gözle karşılaştım. Yirmili yaşlarında bir genç gözlerini dikmiş gülümseyerek bana bakıyordu. Ne keder okunuyordu yüzünde ne de huzur. Büyük harflerle umut yazılmıştı sanki yuvarlak yüzüne. Yirmi yıl önceki halime ne çok benziyordu.