Max Weber'e göre modern kapitalizme evrilme başarısını sadece Batı toplumları gösterebilmiştir. Weber bu süreci rasyonelleşme süreci olarak ele alır. Yahudiler Katolikler Budistler Konfuçyüsler ve Müslümanlar toplumların rasyonelleşmesinde önemli katkı sağlamakla birlikte modern kapitalizme bunlardan sadece Protestanlar geçebilmiştir. Bu bağlamda Weber modern öncesi dönemlerde en yaygın yönetim modelinin geleneksel otorite olduğunu ileri sürer. O geleneksel otorite biçiminde politik gücün monopolleştiği aşamayı patrimonyalizm olarak adlandırır. Patrimonyalizmin uç noktasında ise keyfiliğin olabildiğince hüküm sürdüğü 'sultanizm' yer alır. Ayrıca Weber genelde Doğu devletlerinin patrimonyal bir sisteme sahip olduğunu Osmanlı toplumunun ise bu tarz bir zihniyeti daha çok içselleştirip sultanizmle yönetildiğini iddia eder. Buradan yola çıkarak çalışmada Weber'in İslam ile ilgili yaklaşımları araştırılmıştır. Büyük Dünya Dinleri adını verdiği Yahudilik Hıristiyanlık Budizm Konfuçyusizm ve İslam'ı Weber Protestanlık kriterlerine göre ayrıştırarak ele alır. Ona göre tüm İslam toplumları ve tabi ki Osmanlı toplumunun feodal ve patrimonyal nitelikleri onların modern kapitalizme evrilmelerini önlemiştir. Bu bakımdan genel olarak patrimonyalizm kavramı; siyasi hukuki askeri ve iktisadi-mali patrimonyalizm gibi çeşitleri; pür keyfi ve sultanizm gibi patrimonyalizm aşamaları; patrimonyalist toplum yapısı; doğu despotizmi feodalizm prebendalizm ve doğu kenti gibi patrimonyalizmin çeşitli tezahürleri ele alınmıştır. Öte yandan Osmanlı toplumunun sosyo-ekonomik yapısı yine Weber'in görüşleri çerçevesinde detaylı bir şekilde aktarılmıştır. Nitekim yönetim hukuk ve yargı başta olmak üzere bütün sistemler Osmanlı'da tamamen adalet prensibiyle ve aklı ön plana alarak dizayn