Bazen insan kendi içinin karanlık dehlizlerine de girmeli diye düşünüyorum. Düşünüyorum da hep yağmurlu ve kasvetli havaları buluyor bu zamanlama. Bir hikmeti var mutlaka... Bazen usul usul bazen şakır şakır yağışı ile yağmur gözyaşlarını hatırlatıyor bana. Kimi zaman içimize döktüğümüz kimi zaman yanaklarımızdan yuvarladığımız... Ama her halükârda yağmurun yeryüzünün kirini pasını temizleyip arı duru bir hale getirmesi gibi gözyaşı da içimizi temizliyor paklıyor insanı. Kalp paslarını gideren tek ilaç gözyaşı imiş biliyor musunuz? "bir de bu var: Yıllar sonra... Artık örtülerimize taktığımız toplu iğnelere nükleer başlıklı füze muamelesi yapılmıyor! Başörtülü çalışanlar artık köşe bucak müfettişlerden saklanmaya çalışmıyor. Yirmi yıl sonra dirayetli mücadelemizin sonuçlarını dermeye başlamıştık. Gelecek nesiller adına umut dolu günler başlıyor demekti bu. Biz üzerimize düşeni yapmıştık. Direnmiş hürriyetimizden taviz vermemiş ve her tür baskıya karşı onurlu duruşumuzu korumuştuk. Bu süreçte bir çoklarımız hayallerinden ideallerinden vazgeçmek zorunda kaldı. Bir kısmımız sistemin zorbalıklarına boyun eğdi ve zilletli bir dünyalığın esiri oldu. Bazıları da onurlu mücadelenin isimsiz kahramanları olarak geleceklerini inşa etti. Bugünün nesli mücadeleyi bırakmayan ve bedel ödeyen o tesettürlü kızlara çok şey borçlu."