Çağımızda 'millet olma' fikrini sanki bir hale çevrelemekte. Ana vatana tecavüz edilmesi gerçek annelere tecavüz edilmesinden daha kötü; bir milletin ölümü kanlı canlı ölümün de ötesinde trajedilerin en büyüğü.
Eğer millet olmaya bağlanmış ideolojik bir hale mevcutsa o zaman Tanrı'nın bu dünyevi mistisizmde oynadığı rol ilginçtir. Milletler düzeni Tanrı'ya hizmet etmek için kurulmamıştır; bilakis 'Tanrı düzene hizmet etmelidir.' Saddam Hüseyin millet öncesi zamanları hatırlatan bir retorik kullanarak "dinsizler ordusuyla" savaştığını iddia etti; Iraklıların "onun uğruna doğruluk ve adalet sancağını kaldıran Tanrı'nın inançlı ve itaatkar hizmetkarları olduklarını ileri sürdü." Yeni Dünya Düzeni'nin savunucusu ise savaş öncesi hitabında oldukça farklı konuştu. Sadece kapanış sözlerinde Başkan (Baba) Bush Tanrı'yı retorik bir zuhur için davet etti.
Tanrı'ya "güçlerimizi" ve "yanımızdaki ittifak güçlerini" kutsaması için seslendi. "Milletimize Amerika Birleşik Devletleri'ne rahmet etmeyi sürdürsün" niyazıyla konuşmasını tamamladı. Böylelikle Tanrı'dan milli düzene hizmet etmeyi sürdürmesi talep edilmiş oluyordu...