Dünyada her geçen gün görkemli müze yapıları yükselirken kimlikler yaşanmışlıklar müze duvarlarına işlenirken "an"ı yakalayan tutan içine hapseden müzeler insanın yazgısını da anlatma telaşına düşmüştür. Bir önceki kültürü bilimi sanatı bir sonrakine aksettiren müzeler insanlığın psikolojik sosyolojik ve kişisel gelişimlerini de etkilemiştir. Müzelerin "toplama koruma araştırma sergileme ve eğitim" işlevlerine "iletişim" de eklemlenmiştir.
Gerçeklerin yerini imajların aldığı gösterinin her şeyin önüne geçtiği yeni dünya düzeninde kişiler ve kavramların birbirine girdiği görülmektedir. Müzelerde bu dünyadan nasibini almış ve bu dünyanın özneleri durumuna gelmiştir. Müzeler efektlerle seslerle müzikle hologramlarla dijital teknolojilerle yeni bir kimlik kazanmaya başlamıştır. Müzenin kendisi modernleşme girdabına kapılmıştır. Bu süreçte kültür ve sermaye arasında yeni bir ilişki yapısı doğmuş bu ilişki kapsamında popüler mekanlar haline gelen müzelerdeki bu değişimleri koordine eden ve yönlendiren disiplinin başında halkla ilişkiler gelmektedir.
Bir yandan konferanslarla atölyelerle sergilerle çeşitli dijital sunum teknikleriyle elektronik araçlarla yorumlayıcı tiyatro ile "kaçış dünyası"nı vaat eden halkla ilişkiler bir yandan da kurumsal olarak iletişimi sağlama bilgilendirme halkla ilişki kurma misyonunu da yürütmeye çalışmaktadır. Bu çalışma ülkemizde bu ilişkinin nasıl yürütüldüğünü gösterme ve nasıl yapıldığını inceleme açısından önem kaydetmektedir.
Müzecilik ve iletişim kavramı iki ayrı açıdan tartışılabilir; Birincisi halkla ilişkiler aracı ve iletişim kanalı olarak müzeler ikincisi ise müzelerin halkla ilişkilere duyduğu gereksinimdir. Bu kitapta Yazar Ş. Güzin ILICAK AYDINALP müzelerin gereksinim duyduğu iletişimi özellikle ön plana çıkmaktadır.