Sanayi toplumundan bilgi toplumuna geçebilmeyi mümkün kılabilecek en önemli üretim faktörü insandır. Bu bağlamda insan faktörünün fikri gücü fiziksel gücünden daha büyük önem arz etmektedir. Türk tarihi perspektifinden bakıldığında Türklerin yerleşik toplumsal düzene geçmeleriyle birlikte tüccarlık ve sanatkârlık alanlarında girişimlerde bulundukları; bununla birlikte Osmanlı döneminde ticaretten uzaklaşan Müslüman/Türk nüfusunun daha sonraki dönemlerde sosyal ve kültürel düzeyde ticaretin altyapısı ve kültürünü oluşturma bakımından gelişme gösterdikleri ve bu bağlamda Müslüman Türklerin ciddi anlamda ekonomik faaliyetlerle ilgilenmelerinin 2. Meşrutiyet'in ilanından sonra başladığı görülmektedir.