Görünür bir düşmanla savaşmak kolaydır. Düşman görünmez olduğunda da savaşmak mümkündür. Peki ya düşman aklınızın içindeyse?
Düşmanın varlığından habersizken hatta düşmanın ne anlama geldiğini bile bilmezken onunla savaşmak zorunda olmak: İşte bu trajiktir!
Özgürlüğün ve düşünmenin hastalık sayıldığı ve "tedavi"sinin ölümcül olduğu bir toplumda ve çağda özgürlük tutkusuyla parıldayan aklının tufanında düşünceler zuhur eden biridir Salome.
"Yüce" ve "yanılmaz" yönetimin elbirliğiyle ve zorla "mutlu etmek" istediği bir toplumu özgür ve "mutsuz" kılmak için mücadele ediyor Salome.
Salome mutluluk histerisinin topluma dayatılması ve kitlesel mutluluk cinnetinin çaresiz dışavurumunu edebiyatın ve felsefenin kadim yurdunda dillendirerek duyumsanır kılıyor. İnsanların süreğen mutlu olmaları gerektiğine inanılan bir çağda yaşıyoruz ve mutluluk üzerine söylenebilecek sözcükleri tükettik. Bu dipsiz ufuksuz ve mutlak mutluluk
diktatörlüğünde aşk yersiz imkânsız ve bağışlanmaz bir suça dönüşmüştür.
İşte şimdi tam da şu an tırnaklarınızı sırtına geçirip dişlerinizi sıkarak okumakta olduğunuz Salome aşka mutluluğa ve umuda dair yüreklendirici olmayı arzulamaktadır. Yazarın bu arzusu ödenmiş kefaretlerin geride bıraktığı çıplak yaşamın kudretinden neşet etmiştir.