Cadı olduğu varsayılan kadınların avlanıp yakılmasının üzerinden beş yüz yıldan fazla zaman geçti. Kapitalizmin şafağında ilksel birikim sürecinde kapatılan emek gücünü üreten mekanik bir bedene indirgenen ve tüm ortak olanların çitlenmesine direnişi ile korku salan kadın bedeni ibretlik işkencelerin deneme tahtası yapılıp itibarsızlaştırıldı. Bugün kadına yönelik giderek artan şiddet ve hatta yeni cadı avları geçmişin izlerinden yürüyor. Topraklarına el koymak için yaşlı komşusunu veya akrabasını asılsız suçlarla ihbar eden bir genç... Az çeyiz getiren karısını öldüren bir koca... Ortak olanları ve cinsel haklarını savunan kadınları evlerinden sürgün eden yerel otoriteler... Mikro-kredilerle toprakları ipoteklemeyi ve yeni çitleme biçimlerini teşvik eden uluslararası kurumlar... Hep birlikte yeni bir ilksel birikim kapatma ve mülksüzleştirme sürecini örüyorlar. Cadı avlarının tarihini ve mantığını halen sürmesini sağlayan sayısız yöntemi ve kadına yönelik yeni şiddet biçimlerini anlamaya davet eden Federici cadıların tarihinin sessizliğe gömülmesine izin vermiyor. Ancak hafızamızı güçlü tutarak cadılık suçlamalarıyla öldürülen kadınların yazgısının tekrarını engelleyebilir bu şiddete karşı direniş biçimlerimizi ortaklaştırıp yaygınlaştırabiliriz. İşte bu yüzden bu kitap "Bizler yakamadığınız cadıların torunlarıyız" diyen herkes için.