Geniş bir coğrafyaya yayılan Türkler pek çok kültür ve dinle karşılaşmış; dinini kültürünü değiştirmiş ancak dilini unutmamıştır. Batıda ve Doğuda nice telif ve tercüme eserlerin Türk diliyle ortaya çıktığı hepimizin malumudur. Özellikle bir dilin ya da lehçenin kendi varlığını tahkim etme ya da bir dine ve kültüre damgasını vurma noktasında başvurduğu yöntemlerden biri tercümedir. Ötekinin dilinde yazılmış kıymetli bir eserin tercüme yoluyla ana dile kazandırılması hem girmek istenilen kültür dairesinin kolay anlaşılmasını geniş kitlelere ulaşmayı hem de ana dilin yazı dili olarak şekillenmesini sağlayacaktır.
Defalarca Türkçeye tercüme edilen Kâbusname Mercümek Ahmed'in çevirisini esas almak suretiyle farklı olarak Nazmizade Murtaza tarafından 18. yüzyılın Osmanlı Türkçesine aktarılmıştır. Bu doğrultuda oluşturulmuş dil içi aktarım eserleri dilin tarihî seyrini belli açılardan daha açık şekilde değerlendirebilme fırsatı sunması nedeniyle ilaveten bir kıymete sahiptir.