Bilginin insanlığın yaşantısıyla paralel olarak başlangıçtan günümüze değişik yollardan geçtiğini kabul ederek kitabın bu araçlar arasında en tatlı kitle iletişim aracı olduğu fikriyle başladı her şey... Bir akademisyenin en zorlandığı ama başarmak zorunda olduğu hissinden vazgeçmediği bir dönem olan doktora sürecinde tez konusu olarak seçmeme bu fikir neden olmuştu.
Yayıncılık politikalarının ve kitabın serüveninin bilgi aktarımı ve uygarlıklar bağlamında tartışıldığı bu çalışma; yayıncılığın günümüzde geldiği noktanın ne denli demokratik olduğunu veya ne kadar liberalleştiğini olumlu-olumsuz yanlarıyla hem akademik hem de kişisel gözlemlerin biraraya gelmesiyle bir tezden bir kitaba dönüştü. İnsanlığın yazının icadından çok daha önce iletişimi araçsallaştırdığı biliyoruz. Ancak yaşlı dünyamızın bugün geldiği ekonomik politik ve toplumsal süreçler zorlaşmaya başlamadan önce bu bir ihtiyaçtı ve belki hatta daha doğaldı. Çağımızda ise 20 ve 21. yüzyıllarda teknolojik gelişmelerin sanayileşmenin ve kapitalizmin araçlarının çoğalmasıyla bilgi teknolojileri ve enformasyon aktarımı da değişiyor. İnsanlığın ihtiyaçlarına paralel olarak günümüzde yayıncılık politikaları kurumsallaşmanın ötesinde dijital olanaklarla bireylerin gücüne göre şekillenmeye başlarken; okur bunun neresinde karar vericidir?