Yetmiş dördün Mayıs ortasında Çaybaşı'nda başladı s/Ona yolculuk.
Seksen ikinin kışı dün gibi yirmi üçünde ocağın buz tuttu yürek. Babamı karda otururken bulup onsuz kalınca ısınmamacasına.
Yazdım hep üşüdükçe yazdım yazdıkça üşüdüm.
Kış ayaz gece kara ya ben de öyle sanıyordum yolum düşmeden önce Darüşşafaka'ya. Selam olsun şefkat kokan o yuvaya ve selam olsun 120. Dönem mezunlarına. Hürmetle ellerinizden öpüyorum beceremediğim ayrılık şiirlerini kavuşmalara yazdıranlara.
...
Sen ayrılık şiiri yazamazsın Remzi Gümüş yazamazsın
Sarı bir zarf getirmiş müjdeli haberi
Sen artık olmuşsun yatılı mektepli.
...
Daçka adeta yuvam olmuş
Gönlün bir anda altı yüz kardeş bulmuş
Sen ayrılık şiiri yazamazsın Remzi Gümüş
Yazarım deyip de kendini kandıramazsın.
Demiş ve "Hayatın ayrılıklarla dolu ama ..." diye eklemişim sanki devamında hasretsiz güne hasret kalacağımı biliyormuşçasına!
Sürgün edilmiş şimdi hayallerin bilinmez mevsimin bir vakti saatine
Güne küs şiir olmuş sözlerin düşmüş hiçliğin heybesine.
...
Sabırdır diline doladığın aşk türküsü şimdilerde.
Kavuşmak kaç perdelik oyun oynanan bu gök kubbede.
Kırk beş yıldır alınan yolun her adımının hakkını vermek olsa da niyet aslolan hep kısmet hep kısmet.
C/anın sesini hiç tutmadım içimde sizinle işte ne varsa. Avaz avaz değilse de k/alem şahit dize dize.
Evet sustum çok şiirlerim ayan olan hale tercümandır.
Kuşlar türküler yedi tepesiyle bu şehir şahit ki;
S/özden uzağa gidemedim.
SUSKUNLUKLARIM...
H/iç yolunda k/aleme küs kaybolduğumda ben
Şairin yakasından tutan şiirdin sen.