MÖ altı binlerde Anadolu yaylasında devasa bir kent: damdan girilen kapısız yanyana evler evlerin aralarına serpiştirilmiş tapınaklar yüzlerce duvar resmi boğa kabartmaları ve ana tanrıça heykelcikleri... James Mellaart'ın 1960'ların başında keşfettiği ve kazdığı Çatalhöyük Anadolu uygarlıklarında yeni bir sayfa açtı. Tarım ve hayvancılığın başladığı evcilleştirmenin gerçekleştiği insanların tarihte ilk defa üretici olmaya başladığı Neolitik dönem (Yeni Taş Çağı) mimarisiyle sanatıyla sembolizmiyle inançlarıyla mezarlarıyla açıklanmayı bekliyordu. Şöyle diyor Mellaart: "Çatalhöyük'ün Neolitik uygarlığının insanoğlunun çabalarının uzun tarihinde eşsiz bir aşamayı temsil ettiği görülür. Üst Paleolitik'in uzak avcıları ile tüm uygarlığımızın temelini oluşturan yeni bir besin-üretimi düzeni arasındaki bağlantı.
Yalnızca üç dönemlik çalışmanın (1961-63) ardından elde edilen sonuçlar dahi insanoğlunun kentleşme açısından kaydettiği başarının erken evreleri hakkındaki bilgimizi heyecan verici biçimde artırmıştır. Çünkü Çatalhöyük şimdiden Ürdün'deki Eriha (Jericho) ile beraber insanoğlunun kentleşmenin gelişimine yönelik ilk girişimleri arasındaki yerini almıştır. MÖ 6000'de Çatalhöyük dikkat çekici ve gelişkin bir kasaba hatta bir kent görününümdedir.
Bu kitap Neolitik dönem insanlarının hayatları inançları korkuları hayalleri üstüne düşünmemizi sağlıyor. James Mellaart kitapta yer alan uzun söyleşisinde Çatalhöyük kazıları Anadolu arkeolojisinin cevap bekleyen soruları arkeoloji disiplini ve arkeoloğun sorumlulukları hakkında ufuk açan düşüncelerini anlatıyor.