"Onlar ufkun bittiği yerden geliyor hasret giderdikten ve yeni sevdalar yeni tutkular arayıp bulduktan sonra dönüp dolaşıp gene ufkun bittiği yere gidiyorlardı."
"Karşısında tablo değil aç bir insan vardı. Midesi ile yemeğe ruhu ile sevgiye aç ve ikisinden de mahrum olduğu için özgürlüğe hasret bir insan. Kendi gençlik günlerine benzettiği istediğini bilen aç kalmaya razı olsa bile aşağılanmayı kabul edemeyen baş eğmeyi kendine yediremeyen bir genç kız."
"Ben ben deyip durma. Kim olduğunu düşündün mü hiç? Kimsin sen nesin? Sen bazen bir kırmızı karanfilin ot biçen çiftçilerin duvarlara abuk sabuk yazılar yazan gençlerin bilmem kaç sene önce bir horozun boynuna renkli kurdele takarak işgalci Alman askerlerine sözde kafa tutan yaşlı kadının arkasına saklanan bir korkaksın. Herkese tepeden bakmak ukalalık etmek hakkını nereden alıyorsun? Sen önce kendine bak ne var bundaymış!"
"Burası neresi ise ay bile yok" dedi. "Oysa gecenin karanlığına ışık olsun diye onu ben kendi ellerimle iliştirmiştim gökyüzüne..."
"Zıtlıklar" dedi Marx. "Bunu herkesten daha iyi senin anlaman gerekir. Yani resimlerindeki kahramanlar değil mi karanlıklarda ışık arayanlar? Kör karanlıklar içinde ışık aramakta bir çelişki yok mu sence?"