Akıl sağlığı giderek bozuluyor ve iyiden iyiye çıldırma noktasına geliyordu.
Kimi zaman kendi kendine konuşuyor kimi zamanlarda da hayvanlar gibi homurdanıyordu. Her avladığı hayvanın bir parçasını kendisine alıyor ve böylece onlarla bütünleştiğine inanıyordu.
Yılan derilerini kollarıyla bacaklarına sarmış saçlarına kartal tüyleri takarak tıpkı bir Kızılderili savaşçısına benzemişti.
Birkaç gün öncesinde siyah bir leoparın saldırısından kaçarken vahşi hayvanın çukurlardaki kazıklara saplanmasıyla canını zor kurtarmıştı. Henüz daha yaşamış olduğu bölgenin ıssız bir ada mı yoksa başka bir kara parçası mı olup olmadığını keşfedememişti.
Çünkü sislerin olduğu yerden sonrasını bilmiyor ve korktuğu için de o bölgeye yaklaşmıyordu.