İran'ın yaşayan en saygın ilim ve düşünce adamlarından biri olan Dînânî zor bir göreve talip oluyor ve İslam dünyasında felsefenin tarihini İslam âlimlerinin eleştirileri eşliğinde kapsamlı olarak sunmayı başarıyor. "Tarihin ve tarihteki olayların akışının düşünce temelinde gerçekleştiğini bilen kimseler düşünce ve felsefenin öneminden nasıl habersiz olurlar? Tarihin hâdiseleri ve zamanın olayları güçlülerin fetih ve zaferlerinden ibaret değildir. Barış ve savaş zafer ve hezimet ve insan hayatıyla ilişkili şeyler düşünce okyanusunun dalgaları ve kükreyişleri ile bağlantılıdır. Tarihte bireylerin izini süren ve kişisel hayat hikâyelerini araştıran kimseler tarihin bu şeylerin toplamından ibaret olmadığının farkında değildir. Eğer tabiat Yaratıcının eliyle yazılan bir kitap ise tarih de onun düşüncenin nakşı ve akıl ve tefekkürün yüce kalemi ile yazılan bir levhasıdır. Düşüncenin nakşının belirgin olduğu ve akıl ve tefekkürün tarihin olaylarının temeli olduğu yerde tarih felsefesi ile felsefe tarihi arasındaki aralık da belirsiz ve silik olur. Ama akıl ve tefekkür işlerin temel noktası haline gelirse bu iki kavram birbirine yaklaşır ve aralarındaki fark bir bakış ve görüş farkı mesabesine iner. Şu nokta da dikkate alınmalıdır ki felsefe tarihinin filozofla olan ilişkisi bilim tarihi ile bilim adamı arasındaki ilişkiden farklıdır. Bunun delili de şudur ki; felsefe tarihi her dönemde veya çağda hiçbir şekilde kendisini o çağın filozofuna dayatmaz iken bilim tarihi gelişim ve evriminin hiçbir aşamasında bilim adamını kendi haline bırakmaz ve onu gelinen aşamayı kabul etmeye mecbur eder."