Türkiye'de politik çağdaşlaşmayı incelemek çağdaş unsurları olduğu kadar çağdaş dönemde devam etmekte olan geleneksel yöntemleri araştırmayı da kapsamaktadır.
Klasik Osmanlı İmparatorluğu yüksek düzeyde dinamik bir politik yapıya sahipti. Devlet özünde bir askeri kamp ve eğitim kurumuydu ve din kurumları kesin bir biçimde askeri-idari yapıdan ayrı tutulmuştu. İdarenin akılcılığı resmi eğitime ve askeri hizmetlere verilen önem geleneksel Türk kültürünün çağdaş unsurlarıydı.
Bugünkü Türk toplumsal yapısı ise üç grup ya da sınıfa ayrılarak çok daha kolay anlaşılır bir alt-üst yapı kurgulamıştır: eğitilmiş kentli sınıf kentsel alt sınıf ve kırsal alt sınıf. Bu üç sınıfın her biri de ayrı siyasal alt kültürlere ve dinsel geleneklere sahiplerdir. Bu Batı'daki laiklik anlayışı ile Türkiye'deki laiklik anlayışı ve yöntemi arasındaki farktan kaynaklanmaktadır. Batılı pek çok ülkede laiklik anayasal bir hüküm olsa da yalnızca Türkiye'de değiştirilemez bir anayasa hükmüdür ve ayrıca ceza kanununda da müeyyidesi bulunmaktadır. Siyasal ve dinsel yaşam ne kadar birbirinden ayrı tutulmaya çalışılsa da insanın doğası gereği tarih boyunca kol kola ilerlemişlerdir. Bu kitap siyasal kültürün yöntembilimsel açıdan inanç üzerindeki hegemonyasına analitik bir bakış açısı sunarken aynı zamanda inancın siyaset üzerindeki belirleyiciliği üstüne de kavramsal bir çözüm önermektedir.