Tarih boyunca Müslümanlar fethettikleri ülkelerde hem tebliğ görevlerini yerine getirdiler hem de kendileriyle anlaşma yapan insanlara karşı başlatılandüşmanlıkla mücadele etmek zorunda kaldılar. Özellikle İslam'ı kabul ettiği için baskı zulüm şiddet ve fiili saldırı gören korumasız insanlara yardım için ellerinden geleni yaptılar. Bu itibarla onları savaştıkları için sorgulamak pek mantıklı bir yaklaşım değildir. sorgulanması gereken husus Müslümanların savaşlardaki tutumudur. Hangi şartlar altında savaştıkları savaş kurallarına riayet edip etmedikleri savaşta veya barıştailkeli davranıp davranmadıkları ya da ülkeleri istila zihniyetiyle fethedip etmedikleri sorgulanmalıdır. Bu hususlara bakıldığında öncelikli olarak şunu ifade edelim ki Müslümanlar düşmanlarına oldukça ilkeli davrandılar. Bir istila zihniyetiyle ülkeleri fethetmeye kalkışmadılar. Onlar karşılaştıkları hiçbir topluluğa barış teklifi götürmeden savaş ilan etmediler. Ataları onbeş asırdır Lübnan'da yaşayan Maruni Hıristiyanlarından ünlü yazar amin Maloof'un şu sözleritakdire şayandır: Eğer atalarım Müslüman ordular tarafından fethedilen bir ülkede Hıristiyan olmak yerine Hıristiyanlar tarafından fethedilen bir ülkede Müslüman olsalardı onların inançlarını koruyarak on dört asır köy ve kentlerinde yaşamaya devam edebileceklerini sanmıyorum. Gerçekten de İspanya'daki Müslümanlara ne oldu? Ya sicilya 'daki Müslümanlara? Yok oldular tek kişi kalmamacasına katledildiler sürgüne zorlandılar veya cebren Hıristiyanlaştırıldılar.''