"Hem ne kadar uzağa gidebilirdin ki benden? Yaşıyorsak aynı gurbeti yaşıyor kavuşuyorsak aynı sılaya kavuşuyorduk. Sen orada grip olsan ben burada burnumu çekiyordum. Sen orada azıcık üşüsen ben burada paltomun yakasını kaldırıyordum. Bir yere geç kalsan sen orada ben burada saatime bakıyordum. Farzımuhal sen orada balkona çıksan benim burada başım dönüyordu. Ama sen bilmiyordun kimseler bilmiyordu."
(Uzayıp Giden O Tren Yolları)