Sabahattin Ali 25 Şubat 1907'de Yunanistan'ın Trakya kesiminde eski bir Osmanlı şehri olan Gümülcine sancağına bağlı Eğridere kazasında doğdu. Piyade yüzbaşısı olan babasının görevi ve kendi işi dolayısıyla hayatı Ege ve Orta Anadolu'nun çeşitli şehir ve kasabaları ile İstanbul ve Ankara'da geçti. Balıkesir Dârülmuallimînine girdi ama okulunu İstanbul'da tamamlayabildi. Millî Eğitim Bakanlığının imtihanını kazanarak Almanya'ya gitti ancak öğrenimini bitiremeden yurda döndü. Çeşitli okullarda Almanca öğretmenliği yaptı. Gazeteciliğe başladı. Siyasî yazıları sebebiyle kovuşturmaya uğradı ve hüküm giyip ceza evine girdi. Sırça Köşk adlı kitabı tek parti döneminde Bakanlar Kurulu Kararıyla toplatıldı. 2 Nisan 1948'de Kırklareli'de Bulgaristan sınırından yurt dışına çıkmak isterken kendisine kılavuzluk eden kimse tarafından veya yakalandıktan sonra karakoldaki işkence esnasında öldürüldü ve ölümü hâlâ faili meçhul bir cinayet olarak aydınlatılmayı beklemektedir.
Sabahattin Ali edebiyata şiirle giriş yapar. İlk önce şiir kitabı yayımlanır. Şiiri biçim üslûp ve mısra tekniğine bakıldığında çağında yazılan şiirin etrafında dolandığı ama hiçbir anlayışta karar kılamadığını gösterir. Şiirleri halk şiirinin ses ve söyleyiş özelliklerinden divan şiirinin bazı biçimsel tecrübelerinden hece şiirinin yeni arayışlarından Nâzım Hikmet tarzı serbest şiirin mısra tekniklerinden; fabldan lirikten ve epikten çok hızlı ama kararsız istikrarsız ve yüzeysel izler taşır. Şiirleri; yazarlık hayatında bir ilk durak bir arka bahçe hükmündedir. Dolayısıyla şiirini hikâyesini besleyen bir damar olarak değerlendirmek gerekir. Hikâyelerindeki derin ve etkili anlatım büyük ölçüde şiir tecrübesinden kaynaklanır. Şiiri edebî bir tür olarak sürdürmese de o hikâyelerinde bir duyarlık olarak varlığını alttan alta her zaman hissettirir. Neticede bu duyarlık hikâyelerinin anlatımını zenginleştirir ve edebî tadını artırır.
Yayınevimiz Sabahattin Ali'nin bütün eserlerini yeniden yayımlarken onun düzenlemesini ve eserlerinin sağlığında yapılan ilk baskılarını esas aldı ve onları hatırasına saygı göstererek çarpıtmadan basmayı kendine ilke edindi.