Sıfâtü'l-Âşıkîn 16. asrın en velût ediplerinden biri olan Emirî'nin tercümesidir. Tasavvufi-ahlâki bir mesnevi olan bu eseri Emirî Hilâlî-i Çağatayî'nin (ö. 1529-30) aynı adlı Farsça eserinden tercüme etmiştir. 1799 beyitten oluşan tercüme metin pek çok noktada kaynak metinden ayrılmaktadır. Emirî'nin tercümede dikkati çeken tasarrufları metni büyük oranda genişletmesi serbest tercümeyi tercih etmesi ve asıl konunun işlendiği bölümlere toplam 20 gazel eklemesidir. Hilâlî'nin beyitlerini tercüme etmeden önce Emirî neden bu eseri tercüme/tazmin etme gereği duyduğunu şöyle anlatıyor:
"İnsanların kalabalıktan kaçtığı bir devirde yolumuz hacca düştü. Yaş artık dünyadan ayrılma sınırına yaklaşmışken gönülde kimseye karşı kin kalmamıştı. Arkadaşlardan biri sürekli Sıfâtü'l-Âşıkîn'den bahsedip irşad edici olduğunu söyler bu kitabı methederdi. Beğenildiğine göre edası güzeldir. Allah'a hamdolsun Kâbe tavaf olundu önümüze çok yerde zorluklar çıktı. Kalp safası ile hacdan dönüldü. Davet olunduğu için lebbeyk dedim araştırarak kitabı buldum. Hilâlî hakikaten güzel hitap etmiş. Aradan 40 yıl zaman geçti ve ondan bu efsane zuhur etti. Kitabı tazmin için kalemimi kestim hazırladım. Bu metnin adı Sıfâtü'l-Âşıkîn olsun. Tercüme etmeye niyet edildi Allah'ın lütfundan yardım erişti. Avam ve havas herkesin makbulü olsun. Ey gönül/dil sözün Hz. Resul'e erişsin."
Yirmi bölümlük eserin ilk bölümü aşkın cevherine son bölümü ise tevhide ayrılmış aradaki on sekiz bölümde ise gönül erlerinin sahip olmaları gereken "sadakat vefa güzel ahlâk cömertlik kahramanlık edep haya sabır şükretme tevekkül kanaat himmet ihsan tevazu az yeme az konuşma az uyuma uzlet" gibi özellikler vasfedilmiştir.