Osmanlı Peygamberimize (s.a.v.) ve onun soyundan gelenlere olan saygısından dolayı hâkimiyet nişanı olan bayrağını Mekke ve Medine kalelerinin burçlarına astırmamıştır. Sultan Abdülaziz'e kadar Medine'de II. Abdülhamid'e kadar da Mekke'de bu gelenek devam etmiştir. 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren bölgeye girmeye başlayan yabancılara Osmanlı hâkimiyetini hissettirmek için Hicaz'daki kalelere de bayrak çekilmiştir.
Medine'ye gönderilen valiye de 'vali' yerine 'Medine Muhafızı' denmiştir. Osmanlı kendisini buraların hâkimi değil hizmetçisi olarak görmüş ve bunu bölge halkına da hissettirmiştir. Halkla devlet arasındaki karşılıklı sevgi ve saygıdan dolayı da bölgede yüzyıllarca önemli bir problem çıkmamıştır.
Diğer vilayetler kendi masrafını kendi içinde karşıladığı halde Hicaz'ın masraflarını tamamıyla Osmanlı Devleti gönderirdi. Emirlere de her yıl önemli miktarda para ve hediyeler Surre-i Hümayun adı ile gönderilirdi. Hicaz'dan ithalat vergileri dışında vergi alınmadığı gibi buraların halkı askerlikten de muaf tutulmuştur.