Hümâmî ; 15. Yüzyıl Divan Edebiyatı şairidir. ll. Murat döneminde yaşamıştır. İznik Doğumludur. İranlı şair Emir Hüseyni'nin aynı adlı mesnevisini lirik coşkulu bir dille araya kendi gazellerini de katarak "Sî-Nâme" adıyla yeniden kaleme alır. Konusu tasavvufi aşk olan ve "otuz mektup" anlamına gelen bu eserini döneminin veziri Halil Paşaya sunduğu bilinmektedir.
Sehi Bey "Heşt Behişt" adlı tezkiresinde "nazmı latif ve tatlı edası renkli gazelleri şirin..." olarak tanıtır Hümâmî'yi. Akıcı söz sanatlarıyla zenginleştirilmiş çağdaşlarına göre daha yalın bir dil ve anlatımla beyitler yazmaya özen göstermiştir.
Bu konuda Prof. Dr. Faruk Kadri Timurtaş "Eski Türkiye Türkçesi" (İst. 1997) adlı kitabında "Nazmı latif ve nefis; edası rengin ve gazeliyatı şirin olmakla beraber Hümâmî bu devrin ikinci derece şairidir ve Şeyhî'den sonra gelmektedir" çıkarımında bulunmaktadır.
13. Yüzyılda Hoca Dehhanî ile başlar Divan şiiri. Uzun yıllar yoğurulduktan sonra 16. Yüzyılda Fuzûlî ve Bâkî ile olgunluk dönemine (kemale) ulaşır. ; 17. Yüzyılda Nef'î ile taçlanır Nedim ile yerelleşir; tuyuğ ve şarkı ile Arap ve Fars nazım türü dışında kendi kozasını örer; 18. Yüzyılda Şeyh Galip ile doruklara çıkar. Bu süreçlerde imbikten süzülerek soyut duygularla söz sanatlarıyla yüklü kendine özgü zengin bir şiir dili ve kültürü oluşturup önemli bir edebiyat hazinesine dönüşür.
Kuşkusuz kaleme aldığı şiirlerle bu derin ve zengin hazinenin gelişmesinde emeği ve katkısı olan bir şairdir Hümâmî.