Kaan Kara ilk eseri Pele'nin Öldüğü Yaz'da geniş bir insan yelpazesinden rengârenk yaşantılarla çıkıyor karşımıza. En derin hüzünlerden ansızın havai fişek gibi patlayan sevinçlere ve çocuksu kırılganlıklardan akılalmaz gamsızlıklara değin sayısız duyguyla kol kola yürütüyor bizi. Evlerin seslerin insanların içinden kıvrılarak geçen kelimelerden taşlarla döşenmiş uzunca bir patikada bizden habersiz tasarladığı büyülü bir düş âleminin edebi sofrasına davet ediyor.
Bilenmiş satırını kesme tahtasında saydıran kebapçılar röveşata atan ihtiyarlar zorlu babalar kara sevdaya tutulmuşlar yoksullar deliler sahtekârlar sıcaktan nevri dönenler yollara düşenler... İstiridye misali kabuğu aralanan her bir öykü içten yalın ve felsefi incilerini şairane bir anlatım eşliğinde sıra sıra döküyor ruhumuza.
Karşısına kurulduğumuz sönmeyen ama karşısında bir bir söndüğümüz bir mum ışığı yaşam. Kalemini mum ışığıyla aramıza uzatan Kaan Kara kahramanlarının gölgeleriyle hayatlarımızın ve sokaklarımızın köşelerine fener tutuyor. Bize bizden içimizden hikâyeler anlatıyor. Homeros'tan Dede Korkut'tan süregelen bir gelenek Pele'nin Öldüğü Yaz'la meclisinde bir neferini daha ağırlıyor.