Raif Efendi'nin gençliğine ait günlük sayfalarına sıkışmış bir aşk hikâyesi yıllar sonra günyüzüne çıkıyor.
Yirmili yaşlarındayken sabun yapımının inceliklerini öğrenmek için Almanya'ya gönderilen Raif gittiği bir resim sergisinde gördüğü tablodaki kadına âşık olur. İflah olmaz melankolisi ve yalnızlığı bu tutkunun oluşmasında en büyük etkendir.
Üzerinde kürk mantosu olan kadın adeta kucağındaki İsa'yı merhametle saran bir Madonna gibi tasvir edilmiştir. Tablodan gözlerini alamayan Raif eserin karşısına geçip oturmayı günlük bir rutin haline getirir.
Hiç beklemediği bir anda tablonun ressamıyla tanışır. Yani otoportrenin sahibi Maria Puder'le... Artık Raif için hayat bambaşka bir yön almıştır. Onun için "Kürk Mantolu Madonna"sı olmadan yaşamanın hiçbir anlamı yoktur.
Almanya'da başlayan bu macera Raif'e ansızın gelen bir telgrafla başka bir boyut kazanır. Türkiye'ye dönmek zorundadır.