"Rüya mıydı yoksa gerçek mi ilk an farkına varamadım. Bir yandan melodik bir ses kulağımda salınırken diğer yandan tahtaya vurulan yumruk sesleri ve insan konuşmaları
duyuyordum. Kızımın odasında uyumuştum.
Aslında gece yarısına kadar uyumamış son olarak bir sivrisinek ile mücadele etmiştim.
Uykuya daldığımda saat sabaha geliyordu. Bunu biliyordum.
Bu yüzden olsa gerek kulağıma çalınanların rüya olduğunu düşündüm ya da öyle hissettim. Değilmiş uyuyanınca anladım! Kapı çalınıyordu. Gürültünün kaynağı oydu. Kapıya yöneldim dürbünden baktım; polisti. Daha doğrusu polisler. Mapusluk böyle başladı."
***
Silivri'den özgürlüğe yazdığım bu yazılar beni mapusta ayakta tuttu. Kendi kelimelerimle kendi cümlelerimle isyan ettim karşı karşıya kaldığım haksızlığa hukuksuzluğa.
Mapusluk büyük bir kavgaydı. Ya seni hapsedenler kazanacak ya da sen. Kazanmanın tek yolu mapusta ayakta kalmaktı. Ayakta kalmak umuttan geçiyordu. Ve mapus umutsuz olmazdı.