Çamşıh'ında çok güzeli vardı ama Gürcü gelin gibisi yoktu. Köyün yaşlıları böyle bir güzelin Çamşıh toprağına ayak basmadığını söylerlerdi. Güzeldi ama aynı zamanda masumdu. Yüzüne bakan kendi canı gibi kardeşi gibi görürdü onu. Hak ona öyle bir güzellik vermişti ki ona bakan göz bir daha bakmak isterdi. Güzelliğinin yanında insanlarda yakınlık duygusu veriyordu. Köyde herkes Gürcü gelinin tırnağına taş değmesin diye dua ederdi. Sanki köyün uğuruydu.
Gürcü gelinin güzelliği o kadar namlanmıştı ki onun güzelliğini bilmeyen duymayan kalmamıştı. Selvi dalı gibi boyu vardı. Uzun boyu kalem gibi düz ve kusursuz teni süt gibi beyazdı. Sarı saçlarını on belik olarak örmüş belikler nerede ise dizine kadar uzanıyordu. Sarı saçları beline aşağı sanki ipeğin teli gibi parlıyordu. O boyun sahibi gelinin beli nerede ise bir suyam kadardı. Kolları ve bacakları ince ve narin boynu bir ceylan boynu kadar uzun ve güzeldi. Kaşları sanki yüzüne insanlarla konuşmaya dahi utanacak gibi çizilmişti. Kiprikleri düz ve ileri doğru uzamış her gözünü yumduğunda sanki yelpaze gibi açılıp kapanıyordu.
Çamşıhı köyünden Mehmet'in acı ve gözyaşı ile dolu acıklı hikayesi. Zorunlu askerlik için evinden koparılan evlendiği Gürcü gelinin koynuna giremeden dağlarda ve ormanlarda ağaç dallarıyla beslenen Mehmet'in dramı... Şansının yaver gitmesiyle yıllar sonra yeniden köyüne dönebilen ama bıraktığı köyü ve kadınını hayal ettiği gibi bulamayan Mehmet'in romanı UZUN YOL.