Hadis alanının doğuş ve gelişim tarihini kısacası oluşumunu tamamladığı süreci kavramak ortaya çıkan yapı ve kaidelerin arka planında bulunan düşünsel boyutu fark etmeyi gerekli kılar. Düşünsel boyutu keşfetmek için ise aynı süreçte ortaya çıkan ve hadisçileri cevap üretme durumunda bırakan fikrî/siyasî tartışmaları ve bilgi alanları arasındaki etkileşimleri takip etmek en isabetli yol olarak görünmektedir. Bununla birlikte her bir dönemin ve o dönemde ortaya çıkmış her bir ürünün kesin çizgilerle ayrılmış ve tamamlanmış tek tip süreçlere tabi olduğunu düşünmek yerine farklı tavırlara sahip kişileri ve hatta tek kişinin hayatının farklı dönemlerinde farklı tavırlar geliştirmiş olabileceğini diğer taraftan kişisel fikirler ile zorunluluklar arasında bir takım dengelerin gözetilmiş olma ihtimalini dikkate almak gerekmektedir. Bahsettiğimiz husus kelamî düşüncenin hadis ilmine etkisini canlı bir süreç dâhilinde takip etmenin gerekliliğine işaret etmektedir. Zira bu canlı ilişkiler göz ardı edildiğinde belli dönemlerde görülen muhtevaları esas alan yaklaşımların zaman zaman çıkmaza girmesi kaçınılmazdır.
Çalışmamızın hedefi hadisin bir ilim haline gelişinde kelamî düşüncenin doğrudan ya da dolaylı etkisini göstermektir. Kitabın başlığında "kelamî" tabiri itikadî tutumları da içine alacak genişlikte kullanılmıştır. "Düşünce" tabirini ise çok daha geniş tutum duruş ve yaklaşımlara işaret etmek maksadıyla benimsemiş bulunuyoruz. Kelamî düşünce ile kastettiğimiz özellikle Mutezile ile ortaya çıkan kelamî tutum ve tercihlerle sınırlı olmayıp en genel anlamda mevcut bir konumu fikri vb. savunmak için geliştirilen konuşma ya da yazma formu anlamındaki tutumdur. Aynı zamanda teolojik ve ideolojik prensipleri esas alarak tikel yaklaşımlar ortaya koymaktır. Buna göre kelamî düşüncenin etkisi akaid esaslarını aklî yöntemle savunmayı da içerecek biçimde bahsedilen tercihlerin doğrudan ve dolaylı neticeleri ile farklı yapılara yansımalarını topluca ifade etmektedir.