Nizami Gencevi bu eşsiz söylenceyi yüksek şairlik istidadı ve bilgeliği ile kâğıda döken Türk dünyasındaki ilk ve en büyük şairlerden biridir.
Yaşadığı çağın gereği olarak şiirlerini Farsça yazmak zorunda kalan Nizami dönemin şahlarına sunduğu eserlerinde Türklüğünü gizleme yoluna gitmemiş aksine açık bir şekilde beyan etmiştir.
Bu eserde okuyacağınız ve sevgili eşinin ölümünün ardından yazdığı şiirin son mısralarında eşinin ve o eşinden olan oğlunun (Türkzadesinin) dolayısıyla kendisinin Türklüğünü net olarak ortaya koymaktadır:
Ağyara gazaplı bana mihriban
Gönül yoldaşımdı o nazlı canan.
Türkler tek olmuştu bir göçe muhtaç
Türkler tek eyledi yurdumu taraç.
O Türküm gittiyse bir gün çadırdan
Sakla Türkzademi sen ey yaradan!
Bu eser Nizami Gencevi'nin bugüne kadar yapılan "Hüsrev ve Şirin" tercümeleri içinde içerik ve anlatım bakımından aslına en uygun olanı olarak kabul görmüş ve Azerbaycan Cumhuriyeti Kültür Bakanlığının katkılarıyla anlamsal ve yapısallığına dokunulmadan Türkçeye aktarılmıştır.