Toplumda şahsımızla ailemizle sosyal grubumuzla bir var olma mücadelesi içerisindeyiz hepimiz. Kendi kendimizi kabul ettirebilmek için yaşıyoruz. Tüm hareketlerimizin konuşmalarımızın davranışlarımızın düşüncelerimizin tabanına baktığımızda sürekli bizi zorlayan bu isteğimizi buluruz. İsteriz ki herkes bizi beğensin bizi sevsin bize saygı duysun bizi takdir etsin bizi anlasın. Kısacası kabul edilmektir bu hayattaki amacımız. Hem de saygıyla kabul edilmek. Peki ama biz kendi kendimizi ne kadar kabul ediyoruz ki başkalarından bizleri kabul etmelerini bekliyoruz? İnsanın bu temel ihtiyaçlarına cevap verebilmesi için ilk önce yapması gereken istek ve arzularının kaynağına inip kendisiyle tanışmak. Öyle ya bir istek yapan yerimiz var bir de bu isteği uygulamaya koyan. Ama adresler belli değil. Bugüne kadar yapımızdaki bu adresler müspet olarak tanımlanmamış. Yanlış yerlerde tatmin aranmış. Bu yüzden insanoğlu içinden duyduğu isteklerini tatmin etmek derdindeyken deniz suyu ile susuzluğunu gidermeye çalışan birisi misali tatminsizliği giderek çoğalmakta kendisiyle olan mesafesi de giderek artmakta. Bu soruna çözüm ancak kendi yapısını bir ustanın kendi eserini tanıdığı gibi tanımış kendi içindeki bu ikiliği kaldırıp tekleşmiş içi dışı bir olmuş bir insandan gelebilir. İşte Kişilik ve Şahsiyet Eğitimcisi Erol Erbaş Bey kırkdört yıldır kendisini tanımayı yapısını çözmeyi çözdüklerini insanların hizmetine sunmayı ve onların kişisel ailesel toplumsal ve kutsal ihtiyaçlarını karşılamalarını sağlamayı meslek edinmiştir. İnsanlığın her yönlü ihtiyaçlarına çözüm olacak fikrini insanlarla paylaşmaktadır. Kişilik ve Şahsiyet Eğitimcisi Erol Erbaş Bey'in seminerlerinde katılımcılar tarafından insana ve insanın yaşantısına ait her konuda merak edilen sorular sorulmaktadır. Kendisi AN'da ve dikkatinde yaşadığı için AN'da gelen yaşayışını yansıtan doğman söylemlerini dinleyicilerle paylaşır. Her söylediği katkısız AN'daki doğman konuşmalardır. Doğman konuşma dikkatinde olan insanın an'daki zuhuratıdır. Erol Erbaş Bey yaşadığını konuşur konuştuğunu yaşar. Bu kitapta yer alan söylemler seminerlerinde kendisine insanın yapısını tanımak amacıyla sorulan sorulara yaşayışına göre verdiği cevaplardan üzerinde herhangi bir düzenleme sözlerine bir katkı yapılmadan kendisinin doğman olarak dile getirdiği şekliyle sunulmuştur.