Tarih şuurundan mahrum olan milletler milli birlik ve beraberliğini de koruyamazlar. Milli birliğini tesis edememiş milletlerin yaşaması mümkün değildir. Tarih şuuru zayıf olan milletlerde siyasi ve sosyal alanda çok büyük problemlerin yaşandığı bir gerçektir. Sosyal ve siyasi bunalımların yaşandığı toplumlarda ise insanların kendine olan güven duygusunun azaldığı ve kendi kültüründen yabancılaştığı görülür. Bu ise kimlik değişimi ve beyin göçüne sebep olur ki bu da sosyal ve siyasi hayatta tamiri mümkün olmayan facialara yol açar. Bunun için de kendi insan ve toplumumuzu tarih şuuru ve bilinci içerisinde yetiştirmemiz gereklidir.
Selçuklu ve Osmanlı toplum yapısının oluşumunda harç vazifesi gören zaviyeler kaynaşma ve bütünleşmeyi sağlıyorlardı. Osmanlı'nın kurulmasında Şeyh Edebali'nin ehemmiyetini ''İnsanı yaşat ki devlet yaşasın.'' Sözüyle anlamak mümkündür. Somuncu Baba Hazretlerinin ''Gizli ve aşikar her yerde Allah'tan korksunlar. Tüm masiyet ve kötülüklerden uzak dursunlar.'' nasihatini çok iyi idrak etmek gerekir. Dervişlikle üretimin birleştirilmesi anlamına gelen Ahi Teşkilatı tekkelerin iktisadi olarak karşımıza çıkmasıdır.
Sözün özü eserin içeriği; milli şuuru uyanık tutmak onu yükseltmek için gönülleri ve mekanları fetheden Fatih'lere yer verilmiş olup dilimiz dinimiz tarihimiz ve kültürümüzün bütün kökleriyle barışık olmak ve onları tanımak hayatımızın temel değerleri haline getirmek için ne yapmak gerekir? Bunlar anlatılmaktadır.