Sekiköy'de Almanlar ailesini kuran Yaşar Bora'nın büyük aşkının insan sevgisinin ve barış tutkusunun öyküsüdür bu roman. Torunu Emil Bora onun sırlarının saklı olduğu küçük sandığı açtığında inanılmaz gerçeklerle karşı karşıya gelir: Dedesi dıştan göründüğü gibi bir köylü ve Türk değil kentli bir Almandır. Ömür boyu barış için uğraş vermiş kültürlü bir insandır. Asıl adı Hans'tır. Daha ilkokul sıralarında Sever Sofiya'yı Sofiya da onu. Ama onlar daha on yedi yaşındayken Birinci Dünya Savaşı başlar. Hans ve Sofiya savaşa karşı mücadele ederler; bilirler ki savaş aşkı yok eder ruhları kirletir düşmanlığı körükler. Derken günün birinde Hansı da askere alırlar hem de Filistin Cephesine gitmek üzere. Hans giderken trenin penceresinden sevgilisine şöyle bağırır: "Sofiya hiçbir zaman kardeşlerimi öldürmeyeceğim ve seni sonuna kadar seveceğim!" Ve sözüne bağlı kalır Hans; kardeşlerini öldürmemek için arkadaşı Osmanlı askeri Hasan'la birlikte askerden kaçar ve bir sürü serüvenden sonra Hasan'ın köyüne yerleşir bir köylü olur. Yüreğinde büyük aşkı Sofiya vardır ölünceye kadar o sevgiyi yüreğinde yaşatır. Ölmeden önce yazdığı son aşk mektubunda şöyle der: "Her şey kötü olabilir sevgilim ama sevgi kalmalı. Kötü zamanlarda bizi ayakta tutan sevgimizdir çünkü."