...Mehmet Nazif gelen yaralıları hemen tedaviye başladı. İlk önce ağır olanların yaralarını temizledi. Daha sonra hafif yaralılarla meşgul oldu. Hepsi endişeli bakışlar içindeydi. Kendilerine işkence yapılmasından korkuyorlardı. Zira buraya gelirken kendilerine Türklerin yamyam oldukları söylenmişti. Bu söylentilerden etkilenen askerlerde esir düşmenin paniği yaşanıyordu. Mehmet Nazif değişik duygular içindeydi. Daha bir saat öncesine kadar birbirine kurşun sıkanlar şimdi sigara değişimi yapıyorlardı. Hatta bazıları yemek istihkaklarını esirlere vermeye çalışıyordu. İngiliz esirler de çekingenliklerini ve korkularını üzerlerinden atmış bir halde âdeta hediye verme yarışına girmişlerdi. Verecek hiçbir şeyi kalmamış olanlar düğmesini sargı bezini mendilini hatıra olarak vermek istiyordu. Liman Von Sandres şöyle diyor: Çanakkale'yi bir asker olarak anlatmak imkansızdır. Çelikten manevi kudretten vatan aşkından bir insan yapısı ne demektir? Bu sualin cevabı işte bu gösterişsiz mütevekkil ve sessiz Anadolu çocuğunun kendisidir. Saadet Türklerle birlikte aynı safta dövüşmektir. Bu şerefi ömrümün sonuna kadar taşıyacağım...