Türkiye sosyal bilimler alanında ''tarihsel sosyolojik yaklaşımlar'' altında sınıflandırabileceğimiz çalışmalar hiç kuşkusuz nadir görülmekte. Bunun pek çok nedeni var. Erken cumhuriyet döneminden itibaren tarihçiliğin devletçi karaktere bürünmesinden ötürü söz konusu mesleğin araçsallaşıp tarihsel sosyolojinin gerektirdiği ufka hiçbir zaman sahip olamaması belki de en temel nedenlerden sayılabilir. Buna karşılık Türkiyeli sosyologların uzun bir zaman tuhaf bir ampirizm dolayımında edindikleri tarihsel olgu karşıtı alergileri de bu marazın yerleşmesine ciddi bir katkıda bulunmuş durumda. Hal böyle olunca iktidar yapılarının tarihselliğinden tutunda örneğin Türkiye'de devletin soykütüğüne dair yapılacak çalışmaların literatürdeki bariz noksanlığı yüzünden tüm sosyal bilim camiası belirli açılardan zayıf tahayyüllerle iş görmekte. Her ne kadar son yirmi yıl Tilly Skocpol Mann gibi önemli tarihsel sosyologların eserleri dilimize çevrilse de akademik alan açısından konuyu değerlendirdiğimizde halen bir ''pre-science'' evresinde stabilize olduğumuz iddia edilebilir. Strata dergisinin 2. Sayısı tarihsel sosyolojik bir çerçeveyle okuyucunun karşısında.