Öğrenmek şaşırmaktır. Şaşırırken insan ayırt eder. Ayırt ederken farkına varır. Bu bilişsel anlamda bir üst basamağa çıkmak demektir. Bilim de en basit olgular karşısında bile hayretle başlar hayret ise alışkanlıkların ve beklentilerin dışına çıkıldığında karşılaşılan şaşkınlık durumudur. O hâlde bilim yapmak öğrenmeyle hayret etme sürecinde kesişir. Bu bağlamda hem öğrenme hem de bilim yapma içerdiği o güzel heyecanla yaşamın en özünde yer almaktadır. Albert Einstein'ın dediği gibi "Hayat iki şekilde yaşanır: Ya hiç mucize yokmuş gibi ya da her şey birer mucizeymiş gibi..." Bu nedenledir ki hem iyi bir bilim adamı olmanın temelinde ve hem de mutlu bir yaşam sürmenin özünde merak duygusu yatar. Erken Çocuklukta Fen Eğitimi kitabı "çok basit görünen" kavramların arkasındaki derin bilişsel ve mantıksal yapıyı bir nebze de olsa keşfetmeyi amaç edinmiştir.
Bilimsel merakın temelinde heyecan vardır. Bilinmeyeni öğrenmeye dönük olan o tarif edilemez heyecan duygusu bütün keşif ve buluşların temelini oluşturmuştur. Bu kitap da hazırlanırken bu heyecan ile yazılmıştır. Bu nedenle bu kitapta Newton'un kendisini "Dünyaya nasıl göründüğümü bilmiyorum; ama ben kendimi henüz keşfedilmemiş gerçeklerle dolu bir okyanusun kıyısında oynayan düzgün bir çakıl taşı ya da güzel bir deniz kabuğu bulduğunda sevinen bir çocuk gibi görüyorum" olarak tanımlaması misali okuyucunun bilgi kumsalında keşif yapmasının heyecanını yaşatmak hedeflenmiştir.
Nasıl ki dört işlemi bilmeden türev ve integral gibi üst düzey matematik konularını anlamak mümkün değilse bir elmanın yere düşüşünü anlamadan kara deliklerin yapısını kavramak klasik fiziğin temellerini öğrenmeden kuantum fiziğini çözümlemek de mümkün değildir. Bu bağlamda bu kitapta temel fen kavramlarının temeline ilişkin kuramsal ve pratik bilgiler tartışılmıştır.