Yaşlılığı değil belki ama yaşlıları anlamaya başlıyorsun. Kimseye güvenme dediklerinde kulak arkası ettiğin zamanlara başkalarına öğüt verirken yakalanıyorsun. Her şeyi ile mükemmel yaratılmış insanın içindeki kusurlarını görmek gözle görülmeyenlerin daha değerli olduğunu anlamana yardımcı oluyor. Çığlıklar atıyorsun. Sonrası derin sessizlik... İnsanlar elinden umudu neşeni alıp gidişlerini marifet sanıyor ve daha çok yanıyorsun. Küllerini topladıkça eksilen yanlarının farkına varıyorsun. Eskileri özlemeye böyle başlıyorsun. Hafızalardan çıkmayan çocukluk belki bu yüzden daha çok özleniyor. Dizinin kanadığı günü değil ama salça ekmek yediğin an duyduğun heyecanın sana yetebilir olduğunu kavrıyorsun..