Diksiyon hitabet ve edebiyat üzerine eğitimler verirken o kadar çok şey öğrendim ki...
Bir insanın yükselişine güzel konuşma kadar tesir edebilecek bir başka özelliğin olmadığını öğrendim. İyi okuyucu olmadan iyi hatip olmanın sadece peygamberlere has olabileceğini öğrendim. Hitabetin zirvesinin sükût olduğunu öğrendim. Susmayı öğrendiğimi sandığım anda öğrenmek için daha kırk fırın ekmek yemem gerektiğini öğrendim. Yürekten konuşmanın her şeyin üstünde bir erdem olduğunu öğrendim. Türkçenin dünyanın takdir ettiği ama bizim tahrif/tahkir ettiğimiz bir dil olduğunu öğrendim. Konuşmayı desteklemek için alıntılar yapmanın önemini; ama bunun yanında insanın kendine ait bir cümlesinin olmasına paha biçilemeyeceğini öğrendim. Bir insanın bir makama layık olup olmadığının en mühim kıstasının "hitabet" olduğunu öğrendim. Dünyada hatta Türkiye'de şu üç şeyin çok zor olduğunu öğrendim: İki kişiyi bir araya getirmek iki kelimeyi bir araya getirmek ve iki yakayı bir araya getirmek.
Hasılı sözü kısa kesmenin saatlerce konuşmaktan yeğ olduğunu ve lisana dair bilgilerin anlatmakla bitmeyeceğini öğrendim.