Bu kitap; gaz lambasının verdiği loş ışıklar altında ders çalıştığı ortaokul günlerinden itibaren bazı dertleri dile getirip mahalli ve yurt sathında yayın yapan gazetelere yazarak başladığı yazı hayatında 55. yılına giren; dergiler gazeteler kitaplar radyo ağırlıklı olmak üzere yaptığı radyo ve televizyon programları derken hemen hemen elinden kalem düşmeyen Osman Oktay'ın ülke gündemine ait son iki yılda yazdığı tecrübeye dayalı yazılarından oluşuyor. Yazar bir iddia ortaya koyuyor ve diyor ki: Bu iddiam en kestirme ifadesi ile dağdaki çobanından camideki imamına kadar herkesin bir şekilde siyasete bulaştığı ülkemizde hemen her alanda ve özellikle dini alandaki cehaleti yenip milletimizi ilme üretime yönlendirebilmektir. Bu yazdıklarım elbette okuyucuya ve çocuklarımıza gençlerimize karamsarlık aşılamamalı. Aksine ben yıllardan beri "Uyuyan güzeller"e dönen/döndürülen Türk Milliyetçilerini uyandırmak istiyorum. En keskin kılıçları yapan ustalar ellerindeki çekici bir örs üzerindeki malzemeye bir de örse vururlar. Elde yalın kılıç giden yiğitlerin vazgeçilmez binitleri olan atların en büyük yardımcı unsurları nallarıdır. Nalları olmayan ya da nalı yıpranan at kendisinden beklenenleri yerine getiremez ve hatta yığılır kalır. At nallamak da büyük ustalık ister. Nalbantlar atların ayaklarına nal çakarlarken tıpkı kılıç döven ustalar misali bir nalına bir de mıhına vururlar ki işin püf noktalarından biri de odur. Ben dahi yazılarımda hem nalına hem mıhına vurup ses getirmeye çalıştım. Bu manada elbette Türk ülkücülerine Türk milliyetçilerine de sitemlerim dokundurmalarım oldu. Çünkü onların "Yiğitler silkinip ata binince/Derelerde Bozkurtlara ün olur" şarkısını söyleyerek harekete geçmelerini istiyor ve bekliyorum. Bunu görmeden ölürsem de mezar taşıma Büyük Vatan Şairimizin o meşhur beytini yazdırmayı düşünüyorum: "Ölürsem görmeden millette ümid ettiğim feyzi Yazılsın seng-i kabrimde vatan mahzun ben mahzun.