"Gerçek nereye gizlenirse gizlensin arada bir kendiliğinden parlayıp söner..."
Böylece söylüyor Dede. Belki de bu yüzden her sabah uyanıp gizemli aşkının peşinde sokağa fırlıyor kimselere sezdirmeden vücudunda bir delikanlı saklıyor; aşık ve tutkulu bir delikanlı. Kasabanın delisi Kevser'in köpekleri büyüleyen kendisine aşık eden bir kokusu var. Ali ile kavuşamayan Kevser'in aşkının kokusu bu belki; sürekli kanayıp duran gizli yarasının kokusu. Bu yüzden gönüllü muhafızları köpekler Kevser'in; kapı kapı mahalle mahalle peşindeler. Peki arkasından hiç ayrılmayan ala köpek yıllar önce ölen kocası ım gerçekten? Sinemacı Şerif'in tavanından sinema salonuna kaçak girip filmlerin büyüsüne dalan Hasan ve Hamdi için ise Dede Kevser Ali... hepsi "kayıp hayalleri" olan birer film kahramanı gibi. Küçük bir kasabadaki eski bir aşkın izlerini takip eden okuru duvarları hayallerden oluşmuş bir labirent bekliyor. "Kayıp Hayaller Kitabı"nda.
"Yüzyılın son çeyreğindeki Türk edebiyatının birkaç kilometre taşından biri Hasan Ali Toptaş. O bir kurgu-dil sanatçısı; ödün vermez bir biçim ustası: yirminci yüzyıl edebiyatının vardığı çizginin en uç noktası."
- Yıldız Ecevit-