İtaat duvarlarını aşıp gökyüzüne kanat çırpanların öyküsü...
Delidolu okurlarının Gevişgetirenler Zamanı adlı yapıtıyla tanıdığı Portekizce edebiyatın 20. yüzyıldaki en önemli yazarlarından biri olan José J. Veiga'nın ödüllü romanı Sakallı Kralların Gölgeleri bir çocuğun iç dünyasını toplumsal sorunlarla iç içe geçen sancılı büyüme ve olgunlaşma hikâyesini anlatıyor.
Yazar sade ama tedirgin edici çarpıcı üslubunu bu kitabında da ustalıkla ortaya koyarken toplumsal yaşayışa aile ilişkilerine özgürlüğe otoriter rejimler karşısındaki insani zaaf ve erdemlere dair incelikle kalem oynatıyor. İşlediği konuların evrensel niteliği sayesinde yazıldığı dönemin ve coğrafyanın ötesine uzanabilen bu etkileyici alegorik roman baskı ve adaletsizlik karşısındaki tutumumuzun sonuçları üzerine düşündürüyor.
Bir gün şehre bir Şirket gelir ve umutları suya düşüren beklenmedik bir dönüşüm başlar. Lucas'ın hafızasından süzülen satırlarda şehirdeki tek otorite hâline gelen Şirket'in kuruluşunun ardından yaşananlara günbegün artan baskı ve korkuya absürd yasaklara aşılamaz duvarlara şehrin üzerinde uçan akbabalara müfettişlerin gölgelerine özgürlüğü ve düşleri elinden alınmış bir toplumun yeniden kanatlanışına tanık oluyoruz.
"Her tarafı çevreleyen duvarlar yorucu ve heves kırıcı bir hâl almış bunun yanı sıra şehirde neler olup bittiğini ve ahalinin neler düşünüp konuştuğunu öğrenmeyi zorlaştırmıştı. Eskiden okuldan eve anneme anlatacak pek çok havadisle dönerken şimdi dünyadan haberim olmadan gidip geliyordum. Yolda rastladığım az sayıdaki insan da ya her şeyden bihaber oluyor ya da konuşmaya heves etmiyordu. Yukarısı hariç nereye bakarsak bakalım duvarları görüyorduk. Zaten bulutlar ve akbabalar dışında bir şey görmenin mümkün olmadığı gökyüzüne ne diye bakacaktık?"
"Bir şehrin en büyük eğlencesinin akbabalar olması için o şehrin başına ne gelmiş olması gerekir? Veiga'nın yarattığı fantastik görüntü korkutucu olsa da anlaşılabilir zira bizim de kendi akbabalarımız var. Sakallı Kralların Gölgeleri ile içinde yaşadığımız gerçeklik arasındaki ilişki hiç de uzak değil. [...] Belki de şimdilerde yükselen duvarları yıkmak için kadınlara ve uçan insanlara her zamankinden çok daha fazla ihtiyacımız var."
Arthur Souza (Homoliteratus)