Tasavvufun dünyayı terk etmek isteyen cezbeli düşüncesiyle varoluşçuluğun dünyaya terk edilmiş bulantılı düşünceleri farklı bir üslupla bizi kendine çekiyor. Girdaba kapıldığınızı hissediyorsunuz. Okyanus çukuru kadar derince kesif bir yalnızlık... Dağ doruğu kadar yüksek fakat kimsesiz bir düzey... Bambaşka inançların emzirdiği farklı yüzyılların büyüttüğü iki beynin gizemli kıvrımlarında saf düşüncenin raksı...
Çelişkilerden ve yalnızlıklardan başka ortak yanları bulunmayan iki insanlık devi buluşuyor bu kitapta.
Yazar felsefenin tasavvufun psikolojinin inişli ve çıkışlı labirentlerinde cümleleri yeniden biçimlendiriyor. Kitabı okurken bazen bir Mevlana Celaleddin'in bazen de bir Jean Paul Sartre'in içinizdeki cehennemle yüzleşme imkanı bulacak ve şaşıracaksınız.