"Baktıkça içime kaybolan ve battıkça yüzeye belirginleşen şehrin yüzen kanyonlarında bulutların kazası... Seslerin gitar tellerinde çırpınışına benzerken ölümle defalarca çarpışmamız seni duyumsuyorum duy! Umursuyorum seni ve umur bir dehlizde su yosunu zamanı anımsıyorum. Ruhumla derinleşen bir avizede ışık şu varlığın. Vardığımda karartıların haytalıkla dolu sessizlikleri... Sen sen olalı böyle sen olamamışsın belli ki... Ya da tutunduğum ya da'larımdan kırılacak bordomsu bir boşluğa düşeceğim. İşte "Zaman zaman!" diye haykırdığın o ot dudaklarından çocukluğumu dinleyeceğim..."