Sanatçılar hayal ülkesinin haz ülkesinden gerçeklik ilkesine o acı geçişte kurulan ve gerçek yaşamda ister istemez vazgeçilmiş içgüdüsel doyumların yerine temsilî doyumlar sağlayan bir ülke olduğunu sezmişlerdi. Sanatçı da bir nevrozlu gibi içgüdülerine doyum sağlayamadığı gerçek dünyadan hayal dünyasına çekilmekte ancak nevrozların üstesinden gelemediği bir eylemle sonradan gerisin geri gerçeğe dönerek orada sımsıkı tutunabilmektedir. Sanatçıların yaratıları ve sanat eserlerinin fonksiyonu tıpkı düşler gibi bilinçdışı istekleri hayali doyumlara kavuşturmaktan başka bir şey değildir. Psikanalizin gerçekleştirdiği başarı sanatçının eserleri yaşantıları ve görünürde tesadüfi alınyazıları arasında ilişkiler kurarak onun bünyesel yapısını ve bu yapıda etkin içgüdüleri yani bütün insanlarla ortak özelliği saptamak olmuştur.
Sigmund Freud
Abdülhak Hamit Tarhan kadın düşkünlüğünün yüzünden işinden atıldı.
Ahmet Haşim kadınları çirkin bularak pis olmak ve hayvanlaşmakla suçladı.
Ahmet Mithat Efendi fuhşa düşen bir Rum kadınla evlendi.
Beşir Fuat usturayla damarını kestiği anda ölümü yazmaya çalıştı.
Halit Ziya Uşaklıgil çok sevdiği oğlunun intiharı ile sarsıldı.
Hüseyin Rahmi Gürpınar küçükken kadın elbisesi giyerdi.
Mehmet Rauf âşık olduğu kadın yüzünden intihara kalkıştı.
Namık Kemal çok eşliliğe taraftardı.
Neyzen Tevfik alkolik olmasına rağmen abdest alırken ağlardı.
Tevfik Fikret bahçıvanlara kızıp Allah'a söverdi.