"Bir insan olduğunu hatırlaması dahası uyuyabilmesi bile yıllarını aldı ama yaşananları unutmamasını sağlayan acı bir hatıra hep gözünün önünde kaldı. Kamptan çıkarken sadece zevk olsun diye bir Sırp askerinin alnına kasaturası ile çizdiği haç silinmedi asla. Yıllar boyu kaşlarına kadar indirmek zorunda kaldığı başörtüsüne giden eli artık istemsiz bir reflekse dönüşmüştü" derken fark ediyorsunuz Komşu Kapısı'ndan geçip Kale Arkası'na sığınan Sarı Çocuk'un büyüdüğünü yavaş yavaş...
Galip Çağ'ın üçüncü öykü kitabında birçok duvar yıkılıyor çocukluğa dair şimdi... Şaşırtıcı bir dönüşüm ve iç sızlatan mizah hissi. Gidiyoruz Çocuk derken ilk kez bu kadar çekiştiriyor elinizden sizleri de o bilinmeze... Camoka Frida'dan ne ister? Bir duvar dibi hangi dönemine denk gelir çocukluğunuzun?
Ve aynı soruyla devam ediyor öykü: Ne kadarı gerçek bu anlatılanların?