Öfkeyi tanıyordu artık; niçin örneğin şiirine öfkesini yansıtamadığını sorsalar hani o derece ince eleyip sık dokuyan bir okuru tasavvur edemiyor duama şiir denince anladığı şeyle bağdaştıramayacağı kadar bayağı bir biçimi olduğunu savunurdu; çünkü Filistin'de kolu taşla kırılan militanı televizyondan izlediğinde de zabıta emeklisi kardeşi yüzsüz bir bilmişlikle Türkçe ibadeti savunduğunda da kabaran aynı dalgaydı: İnsanca olduğu için açlık kadar uzun açlık kadar sessiz bir konuydu. İlk kitabı Kansızlık'tan sonra Selçuk Orhan Taş Kayık'la öykülerinin gerçekçi içeriğini daha da pekiştirmiş görünüyor. Güncel ayrıntılar ve yakın tarihe açık/kapalı göndermelerle yaşanan yeni durumu kavramaya çalışıyor. Böylece başörtüsünden müslüman aydınlara; üniversite sınavlardan gazete köşelerindeki polemiklere kadar türlü tartışmalar öykülerinde ses buluyor. Bu toplumsal çeşitlilik içinde kimi zaman düşsel kırılmalarla gerçeklik kişilerin iç çatışmalarından beslenen bambaşka bir düzleme taşınıyor. Ayna bükülüyor görüntü bulanıyor akıl duruyor korku veren acımasız bir travma başlıyor.