Avrupa ülkeleri ya da Batılı devletler ihtiyaç duyan ülkelere yüksek miktarlarda kredi ya da hibe verdiklerinde bu ülkelere paranın nasıl ve nerede harcanacağı şeffalık ya da gerekli mekanizma ve kurum-lara sahip olmak gibi önkoşullar sunarlar. Ancak Çin devleti görüldüğü kadarıyla OBOR çerçevesinde verdiği kredinin nasıl ve nerede kullanılacağına çok müdahale etmiyor ve hatta Batı'nın para yardımı yaparken ortaya koyduğu koşulları iç siyasete müdahale olarak görüyor. Bilhassa gelişmekte olan devletler Çin ile aynı düşünceyi paylaştıklarından Çin devleti Batı'ya karşı önemli bir para ve alternatif kaynak oluyor. Gelen yüksek miktardaki kredilerin nasıl harcanacağına yönelik katı bir müdahale olmaması durumu ise Çin'den kredi alan devletleri borç batağına sürüklüyor ve bundan sonra Çin'in uyguladığı "borç diplomasisi" başlıyor. Çin yapmış olduğu kasıtlı borçlandırma ile gerek Afrika'da gerek Asya'da kredil-erini ödeyemeyen devletlerin önemli varlıklarına el koyuyor. Başka bir ifadeyle ekonomik saiklerle başlayan ikili ilişkiler borç diplomasi-si ile siyasi bir baskı aracına dönüşüyor.
Çin devleti bu strateji ile kendine bağımlı devletlerin sayısını arttırarak küresel tahakkümünü konsolide etmiş oluyor. Çin'in Kenya'daki Mombasa Limanı Sri Lanka'daki Hambontana Limanı Zambia'daki Kenneth Kaunda Uluslararsı Havalimanı'na el koyması ve Pakistan'ın Çin'e olan artan borçlarından dolayı Gwadar Limanın'nı Çin'e vermesi en büyük örneklerdendir.