Erden Bolerden ilk romanı Sürgün Ruhlar Senfonisi'nde plazalarda robota dönmüş bireyin çıldırışını anlatmıştı. Çöp Ev'de ise bir ailenin cehennemine dalıyor ve çöpe dönüşen hayatların dramını sarsıcı bir dille anlatıyor.
Mahalleye döndüm izlerimi bıraka bıraka. Kendimi çiğneyip kendimi yutmuştum. Ne çeki düzen verecek aklım ne de kendime duyuracak bir harfim kalmıştı. Sağa dönüş yok tabelasının önüne çıktım. Karşı sokağa girdim ve girdiğim gibi evim karşımdaydı. Alt komşulu sokak manzaralı anneli babalı evim... Sokak kapısı açıldı dürtmeden kendince; ben de içeri girdim kimseye görünmeden gizlice.
Anneme durumu açıklamak istiyordum babama da. Olup biten her şeyi başıma gelenleri badirelerimi anlatsam umursayacaklarını sanmıyordum ama yine de denemek istiyordum. Gerçeği söylemekse pek kolay olmayacaktı. Gerçeği şu an hazmedemez kusarlardı; tıpkı benim gibi. Kapının önüne geldim anahtarı yuvasına soktum kilidi yarım tur çevirdim. Kapı açıldı.
"Neredesin sen!" diye çıkıştı babam.
"Dışarıdaydım" dedim.